İstanbul’un Fethinde Osmanlı Topçuluğu
Osmanlı Beyliği’nin büyüyüp bir devlet
haline gelmesiyle, top teknolojisinin gelişip inkişaf etmesi beraber olmuştur.
Barutun bulunmasıyla büyük önem kazanan topçuluk, özellikle kale
kuşatmalarında, kalın duvarları yıkmakta kullanılıyordu. Türkler, Rumeli’yi
fetihlerinde, topun bu özelliğinden çok istifade ettiler. Ancak top
teknolojisine hizmet etmeye de mecbur idiler. Bu yüzden topçuluktaki
gelişmeler, Prof. Halil İnalcık’ın düşüncelerinin de katkısıylaşu esaslar
dahilinde olmuştur.
1- Türkler,
Rumeli’de karşılaştıkları taarruzları göğüslemek veya kaleleri fethetmek için
top teknolojisinde yenilik yapmak zorunda idiler.
2- Şimdiye
kadar gerçekleştirilen İstanbul muhasaraları tarihte önemli bir yer
tutmaktadır. Bunlardan Arap ve Türk muhasaraları, İstanbul surları karşısında,
başarısız olmuştur. Dolayısıyla, kalın duvarları yıkabilecek kal’a döğer
(darbzen) toplara ihtiyaç vardır. Bundan başka, Bizans şehirleri genellikle sur
içinde olduğundan, Türkler top silâhını geliştirmek durumundadırlar.
3- Ateşli
silâhların gelişmeye başladığı devirde, Osmanlı Beyliği’nin de büyümeye
başlaması ve her türlü imkânın müsait bulunması.
4- Osmanlı
padişahlarının mutlak bir iktidar sahibi olmak istemeleri.
5- Osmanlı
Beyliği’nin iktisadî ve mâlî bakımdan komşu devletlere nazaran daha iyi durumda
olması.
6- Beyliğin
topraklarının bu teknoloji için gereken maden ihtiyacına cevap verecek durumda
bulunması.
Şu halde, yukarıdaki sebepleri göz önünde bulundurarak, Türkler’in top
teknolojisinde önemli ilerlemeler kaydettiğine dair fikir yürütebiliriz.
Nitekim güvenilir bir kaynaktan edindiğimiz bilgiye göre (Kemal
Paşa-oğlu Şemsüddin Ahmed ibn-i Kemal, Tevarih-i âl-i Osman, 11. Defter (Yayına
hazırlayan Şerafettin Turan), Ankara 1983, 133), Türkler, Mart
1354’teki Gelibolu muhasarasında top kullanmışlardır. 1358 yılında Germe-Hisar
muhasarasında da top kullanıldığı anlaşılmaktadır. Aynı yıl, Bolayır’ın
fethinde bu silâhın kullanıldığı görülüyor.
Burada top
hakkındaki ilk bilgileri verdikten sonra, 15. yüzyıl müellifi olan Âşık
Paşazâde (Tevârih-i âl-i Osman, 136)’nin I. Bayezid’in İstanbul’u ilk
muhasarasına (1391) dair haberler verirken, top hakkındaki bilgilere özellikle
temas ettiği bilinmektedir. Müellif, topun Sultan I. Murad ile oğlu Sultan II.
Mehmed zamanında çok kullanıldığından söz etmektedir. Bu devirde bol miktarda
kullanılan topun bir evveliyatının olması gerekmektedir. İşte bunu isbat
edebilecek bir olay, 1389’daki I. Kosova Savaşı’dır. Kaynaklar, bu savaşta
hayli top kullanıldığına dair bilgiler vermektedir. I. Kosova Savaşı’ndan
sonra, Osmanlı Devleti Balkanlar’da durumunu güçlendirmiş ve o zamana kadar
kargaşa içinde bulunan Balkanlar’a sulh ve sükûn hakim olmuştur.
Türkler, I.
Kosova’daki başarılarında, topun büyük bir rol oynadığını gördüler ve meydan
savaşında da önemli bir silâh olduğunu anladılar. Böylece top teknolojisinde
yenilikler yapılması zarureti ortaya çıktı. Bu arada, miktarının da arttırılması
söz konusu idi.
Top, öneminin
anlaşılmasından sonra kalelerin savunmasında da kullanılmaya başladı. Karaman
hükümdarı Karamanoğlu II. Mehmed Bey’in Antalya muhasarası srasmda kaleden
atılan bir top güllesiyle şehit olması (1426). bu sırada Teke Beyliği’nde de
top bulunduğunu göstermektedir.
Topçulukta Gelişme
Topçu Ocağı’nın kuruluş tarihi kesin olarak tesbit edilememekle beraber,
İstanbul’un fethinden önce mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Bu da, top
teknolojisi kadar, askerî birlikler arasında teşkilâtlanmanın da sürdüğünü
göstermektedir.
II. Mehmed, İstanbul’un fethi hazırlıkları sırasında Rumeli Hisarı’nın
inşaatına çok önem veriyordu. Hisar tamamlandığı vakit, büyük burçlara ve kale
bedenlerine toplar konmuştu. Deniz kenarındaki Halil Paşa burcuna da en büyük
top yerleştirilmişti. Buraya konan toplar bakırdan dökülmüş ve 600 libreden
ziyade ağırlıkta gülle atabiliyordu. Çağdaş bir kaynağa göre (Tursun
Bey, Târîh-i Ebu’l-feth, Hazırlayan: Mertol Tulum, İstanbul 1977,45) ise,
Rumeli Hisarı’na 20 kadar top yerleştirilmişti. Müellif, bu topları “ateş-saçan
ejderha” şeklinde tasvir etmekte, güllelerinin taştan yapıldığını
kaydetmektedir.
Buraya kadar
verilen bilgilerden anlaşılacağı üzere, Türkler, topçuluğa büyük önem
vermişlerdi. İrili ufaklı toplar imal ettikleri, bu teknolojiyi
geliştirdikleri, hatta şimdiye kadar demirden dökülen topların yanısıra,
bakırdan da döktükleri bilinmektedir. Zaten uzman mühendisler de yetişmiş
bulunuyordu. Bunlardan Mimar Muslihiddin ve Saruca Paşa bildiğimiz topçu
ustalarıdır.
Urban, Osmanlı Hizmetinde
Bu sırada Macar asıllı topçu ustası Urban, Osmanlı Devleti’ne iltica etti.
Urban uzun zaman evvel İstanbul’a gelip Bizans’ın emrine girmişti. Top imali
için çalışmakta idi. Ancak, topçuluğun önemini kavrayamamış ve surları hiçbir
kuvvetin yıkamayacağına inanmış bulunan imparator, ona kâfi derecede tahsisat
ayırmamıştı. Urban, Bizans’tan ayrılıp Osmanlılar’a iltica etti. II. Mehmed,
ona talebinden fazla tahsisat vererek çalışmasını istedi. Böylece Osmanlı
Devleti’nin himayesine giren Urban, Padişah’a İstanbul surları hakkında da
bilgiler vererek çalışmalarına başladı. Esasında genç padişah, Ağustos 1452’de
ordusuyla İstanbul surları önüne gelip kalın duvarları gözden geçirmişti. II.
Mehmed, ondan İstanbul surlarını yıkabilecek gülle atan top yapıp yapamayacağını
sordu. Urban, güllesi yapıldığı takdirde istenilen topu dökebileceğim söyledi
ve Edirne’de ilk deneme topunu döktü. Top, padişahın emri ile Edime Sarayı’nın
bahçesine getirildi. Deneme atışı yapılacağı halka da ilân olundu. Top büyük
bir gürültü ile patladı, güllesi bir mil uzağa düşüp yerde bir kulaç
derinliğinde çukur açtı. Patlama sesi 13 millik mesafeden duyulmuştu.
Fatih Sultan
Mehmed’in buluşu olan havan topu. Beyoğlu sırtlarına yerleştirilen bu toplarla,
Galata’daki Ceneviz kolonisine hiçbir zarar verilmeden Haliç’e aşırtma atışlar
yapılmıştı.
Denemenin
başarılı olmasına çok sevinen II. Mehmed, hemen yeni topların imaline geçilmesi
için emirler verdi. Türk topçu ustaları ile birlikte Urban da çalışarak,
ejderhaya benzetilen toplar döküldü. En büyük topa “Şâhî” adı verilmişti. Bu
topun barut haznesi ancak iki saatte doldurulabildiği için günde 7 veya 8 defa
parlamaya hazır hale getirilebiliyordu. Topların balistik hesaplarını bizzat
genç padişah yapmıştır.
Topkapı
semtindeki surların önünde sergilenen Şâhî top.
Edirne’deki Hazırlıklar
II. Mehmed gece-gündüz fethi düşünüyor, yeni planlar yapıyordu. Harp
fennine âşinâ olan eski askerleri çağırıyor, harita üzerindemünakaşalar
başlatıyordu. Toplar ve kuşatma âletlerinin konacağı mahaller şimdiden harita
üzerinde tespit ediliyordu.
Diğer
taraftan, Edirne Tophânesi’nde hummalı bir faaliyet göze çarpıyordu. Topçu ustaları
çalışırken, bir yandan da barut imali için büyük gayret sarfediliyordu.
Edirne’ye odun kömürü, kükürt ve güherçile nakliyatı artmıştı. Baruthanede
barut depolanıyordu. Bir yandan da barutu ateşleyecek fitil imalâtı
hızlanmıştı. Taş ve demir güllelerin imalâtına da sahne olan Edirne, 1452
yılının yazı ve kışında, tarihinin en faal aylarını yaşadı. İmalâttaki hedef,
mümkün olduğu kadar ağır bir güllenin hızından ve ağırlığından faydalanarak
kale duvarlarını yıkmaktı. Fakat büyük gülle atmak için büyük çaplı, uzak
mesafeye atmak için de uzun namlulu ve bunlarla orantılı barut hazneli büyük
toplar yapmak gerekiyordu. Topların ısınmadan mütevellit şişme ve patlama
ihtimali çok yüksekti. Bu yüzden bakır ve kalayın ideal karışımını (halita)
bulana kadar çok döküm ve deneme yapmaya ihtiyaç vardı. Bunun için de top döken
topçular sınıfı kurulmuştu. Bu sınıf tekâmül ederek cephede top dökmeye de
muvaffak olmuştur. Top dökme işi, muhtemelen ilk olarak İstanbul’un fethinde
gerçekleştirilmiştir. Nitekim Edirne’den getirilenlerden başka Kâğıthane
yakınlarında kurulan fırınlarda devamlı toplar dökülmüştür.
İstanbul civarındaki askerî faaliyetler ise, son haddine varmıştı. Karadan
ve denizden çevrilen şehrin, mümkün olduğunca dışarı ile irtibatı kesilmişti.
Bir yandan da, hazırlanan toplar Edirne’den yola çıkarılmıştı. Bu devri anlatan
bir tarihçi (Anonim Tevârih-i âl-i Osman, F. Giese neşri, hazırlayan
Nihat Azamat, İstanbul 1992, 77-78), topların naklini şöyle anlatmaktadır:
“Edrene’deki topları arabalara bindirüp her bir topa nice yüz çift öküzler
koşup dahi ile yanından urganlar takup bir nice bin adamlar çeke çeke
Kostantiniyye üzerine iletüp toplar kurdurdılar. Her taraftan toplar atılıp
hisarın burçların yıkdılar.”
Ejderha gibi toplar
Çağdaş
müellif Tursun Bey bu silâhları, ejderhaya benzeyen ve ateş saçan, korkunç
toplar olarak tarif etmektedir. Hattâ biraz hoşça mübalâğa edip.“Bunların
birin taş güllesi Elburz dağına dokunsa, dağın birazı havaya ve bir kısmı
deryaya dökülürdü” demektedir.
…
Toplar
İstanbul surlarının önüne ancak iki ayda getirilebilmişti. Tahminlere göre.
56 büyük top taşınmıştır. Ejdere benzetilen Şâhî denilen top. II. Mehmed’in
karargâhı civarına ve bugünkü Topkapı karşısına konulmuştu.Şâhî topun yanlarına
altışar kantarlık gülleler atan büyük toplar yerleştirilmişti.
…
12 Nisan 1453
günü şafakla beraber başlayan top ateşleri, 48 gün aralıksız devam etti. Çok
iyi tahkim edilmiş iki veya üç katlı surlar, top darbeleriyle önemli derecede
hasar görüyor, Bizanslı askerler tarafından devamlı tamir ediliyordu. Ancak
üstün ateş gücü karşısında rahatlıkla tamir mümkün olmuyordu. Surlarda açılan
gedikler büyüyordu. Günden güne geri çekilmek zorunda kalan Bizanslı
askerler, Türk askeri karşısında varlık gösteremiyordu. Bundan başka kara ve
deniz kuvvetlerinin taarruzları, lâğım kazma çalışmaları ve yürüyen
kulelerden yapılan hücumlar da kesintisiz devam ediyordu.
…
Son güne kadar bütün cephelerde
devam eden başarılı savaşlar, müdafilerin maneviyatını iyice kırmıştı.
Surlarda açılan gedikler ve yıkıntılar, fethin yaklaştığını müjdeliyordu.
Şehir, artık son bir hücuma müsait hale gelmişti. Nihayet 28-29 Mayıs gecesi Türk
ordusunda mum donanması (ateş ve ışık şenliği) düzenlenmiş ve bu sırada top
ateşleri bütün gücüyle devam etmişti. Şâhî topun açtığı en büyük gediğe hücum
eden askerler nihayet şehre girmeye muvaffak olmuşlardır.
|
Kısa bir değerlendirme
Çağ değiştiren
bu büyük fetihte, kat kat kalın surları yıkmakta topların önemi büyük olmuştur.
O devirde ileri teknik bilgiye sahip olan Saruca Paşa ve Mimar Muslihiddin ile
beraber Fatih’in de top dökümünde katkıları dikkate değer.
Fatih, Türk
topçuluğunun gelişmesinde en büyük âmil olmuştur. Bunun sebebi de İstanbul’un
fethi için gerekli hazırlıklardı. Fetihten önce sadece Osmanlı Türkleri’nin
İstanbul’u altı defa kuşattıkları bilinmektedir. Fatih, daima bu hususu göz
önünde bulundurdu ve topçuluğa büyük önem verdi. Padişah, fetih hazırlıklarının
en mükemmel şekilde yapılması için bizzat çalışıyor veya nezaret ediyordu. Bu
suretle, başarısızlık ihtimallerini ortadan kaldırarak, fethi mutlaka
gerçekleştirmek üzere kuşatmaya başlamıştır. Genç padişahın ileri görüşlülüğü
topçuluğun gelişmesine yol açmış ve hiç şüphesiz bu teknoloji. Osmanlı
Devleti’nin inkişaf etmesine yardımcı olmuştur.
Yazan: Prof. Dr. Müctebâ İlgürel
Kaynak: Mücteba İlgürel, İstanbul’un Fethinde Osmanlı Topçuluğu, Tarih ve Medeniyet Dergisi, Mayıs 1994, Sayı:3, s.
20-23.
Bibliyografya
Turgut Işıksal, “Eski Türk Toplatı ve
İstanbul Tophanesi’nde Bulunan Bir Kayıt Defteri”, Belgelerle Türk Tarihi
Dergisi, Sayı 1, 68-70; sayı 2, 72-76; Halil İnalcık, “Mehmed II” maddesi,
İslâm Ansiklopedisi, C. VII, 506-511; Mehmed Neşri, Kitâb-ı Cihân-nümâ Neşri
Tarihi (Unat-Köymen neşri), Ankara 1987, I, 289; Necdet Öztürk (Hazırlayan),
Hadidî, Tevârih-i âl-i Osman (1299-1528), İstanbul 1991, 176; Hakkı Dursun
Yıldız, “İstanbul’un Müslümanlar Tarafından Muhasarası”, Lâle, Yıl 1, Sayı 1,
İstanbul 1982, 27-32; İbrahim Kafesoğlu, “XII. Asra Kadar İstanbul’un Türkler
Tarafından Muhasaraları”, İstanbul Enstitüsü Dergisi, İstanbul 1957, 1-16;
Muzaffer Erendi, Topçuluk Tarihi, Ankara 1988, 5-12.
Kaynak: http://tarihvemedeniyet.org/2014/05/istanbulun-fethinde-osmanli-topculugu/#more-22316
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder